top of page
Yazarın fotoğrafıyasamladans

Sesler

Güncelleme tarihi: 4 Nis 2023

Kendi sesini bulmak.


Anlamlı bir yaşam kurmak...

Yaşamın anlamını aramak.

Anlamı olan işler yapmak..


Denilenler ile sınırlı yaşamak.

Denenmiş ve bilinen işleri yapmak.

Kendi kendine yaptığın düşün ve değerlendirmeler ne derse onu yapmakta ısrar etmek.

Ya kulağını kapayıp duymamakta direndiklerin?

Gözlerine ulaşan imajlara anlam verip dururken sadece gözlemleyemedigin 'olan'.


Oldurmak için çabalarken olanlar peki ?


Aradan geçen onca zamana rağmen hiç olmamış, yokmuş gibi ; öncesinde nereye kadar yaşamış isen oradan kaldığın yerden yaşamaya devam etmek gibi.


Oldu , o yaşanmamış saydığın zaman yaşandı. Nefes aldın, düşündün, hissettin, hareket ettin, konuştun, baktın, kokladin,tattın, dokundun.

Vardın yine bir alanda.


Alıştığın, düşünerek karar verdiğin, kendi iradenle seçtiğinden farklıydı. Bir şeyler veya birileri senin yerine karar vermişti.


Uyum sağlamak idi elinde sana kalan.


Duymak, eşlik etmek. Ona göre hareket etmek.


O alanda nefes alıp yaşamak...


Şimdi ise yine birileri ve bir şeyler diyor. Yeni alanlar, yeni hareket kalıplarına dair sesler geliyor.


Eski, o yarım kaldı dediğin yerden alıp devam etmek için o seslere sarılmak istiyorsun.

Bildiğin, öğretilene göre yaşadığın.


Değişen, o yarım bırakmana neden olanı; o aradaki zamanı yok saymak mümkün mü peki ?


Değişen seni peki ?


Kendine kulaklarını kapatmak mümkün mü?


Haydi yaptın, doğru mu ?


Fark ettiğin yeniler senle artık. Zihnin dahi değişti dönüştü..Eskisi gibi düşünmüyor o bile.


Kulakların eskisi gibi değil. Duyuşun başka.. Dinliyorsun belki hatta. Duymak, dinlemek istediğin 'ses'ler bile değişti.


Bakmak, görmek istediklerinin başkalaşmasi ve belki bundan vazgeçip sadece gözüne değeni gözleyen olman gibi.


Yaşamın kendisi değişim, dönüşüm, hareket.

Döngünün içindeki olarak ben yaşamadım ki demek yaşamı reddetmek olası mi ?


Sen de birlikte yaşadın, birlikte değiştin, dönüştün. Korkma. İzin ver ki döngü yarım kalip en başa sarmasın.


Bu satırları neden yazmaya başladın?

Yazdıkların kendiliğinden mi yoksa düşünüp taşınıp yazıya dökülenler mi ?


Yazman, yapmayı seçtiğin işin, hareketlerinin, bulunmaya karar verdiğin alanda oluşunun faydası var mı?


"Senin için ağlamayacak kimse veya şey için asla göz yaşı dökme"


Yaşama, birisine, bir cana, bir alana, topluma, dünyaya katkısı olmayan bir iş yapma da denebilir m peki?


Sana, ailene, çevrene, başka birisine, bir cana, topluma, doğaya, dünyaya katkısı olmayan hatta zararı dokunacak harekette bulunma.


Alanını bil, belirle; kimler o alana girebilir; sen kimlerin alanına girebilirsin onu da bil. Fiziki alan yanında, ev, işyeri, araç, bahçe gibi dar ; kamusal, doğa gibi geniş alanlar, hepsi ... Kim, hangi ölçüde, hangi koşullarla... Nereye kim, ne ölçüde, ne koşullarla...


Alanda ne yapabilir, ne yapabilirsin özen ve değerbilirlikle..


Ne katkı koyabilir, varlığı o alana ne katar ?


O alanda yapılanlar ne katkı içeriyor bireysel, ailesel, topluluk, bütün için?


Sadece orada olmak, orada olanın 'o' oluşu ne katıyor ?


'Uyum' var mi ?


Sadece olmak, oldurmak çabası, sadece istemek, sadece düşünüp karar vermek mi var olan?


Nefesin, sesin, kokun, duyuşun, dokunuşun, hareketin uyum halinde mi ?

Evet, altıncı duyunu farketmeye başladın mı?


Yazmak yazıya dökülmek isteneni farkedip, yazmak sadece yazmaya karar verip..


Farklıdır.


Para kazanmak için bir iş yapmaya, o işi kendi seçtiğin alanda, kişilerle yapmaya karar vermekle, deneyim ve yeteneklerinle uygun alanda var olup paylaşımda bulunması gerekenlerle buluşmak da ... Farklıdır.


Burası benim evim demek ve burası yuvam diye hissetmek farkı gibi belki de.


Bazen sadece bir sarılış, bir dokunuş, bir bakış bile yuvamız olur ya..


O bütünlük, birlik hali. Sonsuz uyum. Birlikte nefes alıp vermek, dinlemek, bakmak, koklamak dokunmak, sezmek halleri...


Ayni dans gibi, müzikle akmak, tek olmak, müzik olmak gibi, nefes olmak, yaşamın kendisi olmak gibi.


Büyük planlar yok, yol var. Yolda olmak, yolcu olmak değil yolun kendisi olmak var.


Kendi sesini bulmak, kendi yaşam amacını bulmak, kendi yolunu çizmek değil ses olmak, yaşam olmak, yol olmak. Farkım yok, ben 'o'yum ki diye farkedebilmek.

Dinle, kuşları, gece karanlığında bile bir şeyler anlatıyor sesleri, o sesler sessizliği bozmadan var ama o gecede. Sessizlik ve ses ahenk halinde.


Senin sesin de öyle mi ?


Düşüncen sessizliğin sesini bozmaya neden sesler mi çıkartıyor senden ?


Nefesinin ahengi bozulacak şekilde mi hareketin, yaptıkların? Uyumla ilerleyen, hareket eden misin ?


Vermen gereken o derin nefesi verip, almadan önce durman gerek ise duralayabiliyor musun ?


Aldığın nefesle bir süre kalabiliyor musun ? Vermeden senle kalması nasıl geliyor nefesin ?


Duy, kuşların bazen sadece birisi ötüyor şu anda. Diğerleri sustu. Arada o da susar oldu. Ah şimdi ayrı bir noktadan daha büyükçe bir kuşun baskın sesi geldi. Ve yine sadece minik cıvıl cıvıl ses kaldı. Gün aymadan öncesi bir an derin sessiz kalmaya doğru gidiyor sesler. İnsan yapısı bir araç vs sesi bozmaz ise doğanın ritmini, halen doğayla uyum halinde kalmış bir horoz sesi karışacak sonra araya .


Ah düşündün, tahminde bulundun henüz olmadan..bildiğin bilgiler karıştı yine ana, duymana.


İzle sadece zihnini, duy sadece ulaşan sesi.


Ki kalbini de izle, duy.


Sesi ulaşabilsin. Kaybolmasın bilgiler, deneyimler, yorum ve tahminlerinin, istek, hırs ve arzuların arasında.


Senin sesin, dünyanın bütün sesleri.. Nazım neler farketmiş, neler anlatmış satırları. Duymuş, gözlemiş, bir nefes alıp dökmüş satırlara. O satırlar ulaşmış bizlere. Yola ışık olmuş. Işığı bol olsun, devri daim olsun denmesi yerine zaten ışık olandan çıkmış satırlar olunca sonsuz olmuş yazan isim.


Işık bir surete bürünmüş, suret bir ad almış, bir milleti olmuş, bir işi, bir dini belki.. Sifatlar, şekiller ışığı engeller olmuş.


Beden yuva olamaz, rahat hareket edip adim atamaz, huzurlu nefesler alıp veremez...


Işık aydınlatamadığı gibi sönmeye yüz tutar, zifiri karanlık basar olmuş.


Karanlık ruhlar arttıkça, ışığı parlayan bedenleri de ele geçirmek, yok etmek ister olmuş.


Işık bu ama.. Bak şimdi sesler kesildi. Karanlık yerini gün ışığına bırakıyor. Ama ne yazık insan harekete geçti yaptığı arabalarla. Uyumsuz sesleri ile bozuyor alanı. Varlığı karanlık saçıyor bu haliyle. Aydınlanan güne bile karanlık karışırsa, gece zaten çöken karanlıkta ne olacak peki?


Duy, duymak için çabalamaktansa dinleyerek duy.


Nazım Ses şiirini okuyor, Candan Neden şarkısını söylüyor bu kelimeler düşerken yazıya.


Henüz net duyamadığım sesleri duyar gibi sanmamak için sessizliğe ve ona eşlik eden şiire, müziğe, şarkıya sığınıyorum.



Çeneni avuçlarının içine alıp,

duvara dalıp

kalma!

Çeneni avuçlarının içine alma!

Kalk!

Pencereye gel!

Bak!

Dışarda gece bir cenup denizi gibi güzel,

çarpıyor pencerene dalgaları..

Gel!

Dinle havaları:

havalar seslerin yoludur,

havalar seslerle doludur:

toprağın, suyun, yıldızların

ve bizim seslerimizle...

Pencereye gel!

Havaları dinle bir:

Sesimiz yanındadır,

sesimiz seninledir...


29/06/2021

Figen Özal

4 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Opmerkingen


bottom of page