Sevmek ve Serbest Bırakmak
🐈 Evet, kedilerin tüyleri dökülür. Evet, kediler canları nereyi isterse tırmalayabilir. Evet, kediler yavru kalmaz sonsuza dek, büyürler. Ve yine evet; canı istemedikçe kendini sevdirmez, kucağına almana izin vermez. İstediği yere- tezgahın da dahil - çıkar; engelleyemezsin. Onu dar bir alana kapatman agresifleşmesine neden olur. Evden kaçıp gitmesine kadar uzayan bir serüven başlar. Strese sokan bir şey mi oldu, mesela başka bir kedi aldın, onu da kucağına alıp sevdin, mama verdin ise tavrı nettir; tuvaletini başka yere yapmak dahil farklı tepkiler bekler seni. Yatsın diye aldığın sepet ve minder bomboş sana bakabilir o dolabın tepesinde fosur fosur uyurken. Aaaa nasıl da seni değil misafiri seçti kucağına gidip kendini sevdirmek için. İhmal edersen, görmezsen kaç gündür yoğunum diye başka ne yapmasını bekliyorsun ki ? Daha sayalım mı ? Hepsini direkt sana göstererek yapar ne yaparsa. Uyuyacağım beni rahat bırak der çekip köşesine gider. Ne yaparsan yap uyuyacaktır o an. Mamasını değiştin ve daha iyi diye başka bir mama aldın; gelsin açlık grevleri, protestolar.. Gözlemlersen görmemen imkansızdır. Dürüsttür, şeffaftır, içi dışı bir, özgür olduğu kadar sevgi dolu, şefkatli; bir o kadar da sevgi talep edendir. Basittir aslında. Bir o kadar da zor. İkisinin arasında bir yerde seni getirir kıvama, anlatır sadeleşip gözlemleme ihtiyacını. Sahibim değilsin, sahiplenmek de neyin nesi der net bir şekilde. Misafiriz birlikte şu evde, paylaştığımız alan bir de olsa alanıma saygı duyacaksın, beni serbest bırakacaksını anlatandır. Kalbindeki misafirliği ise sınırsız ve sonsuzdur. Bil ki gördüğün hırpalanmış bir kedi bir kalpte yerini alabildiği, şifasını paylaşabildiği an pırıl pırıl tüylerine kavuşup ışıldayan gözlerle bakar sana. Kediden korkan, kedi görünce çığlık atan, kedilerden tiksinen, kedi üstüne atlayacak diye çekinen, kendini tırmalayacak ya da ısıracak diye tedirgin olan, seviyorum ama dokunmaktan hoşlanmıyorum bana değmesin de diyen, kucağına gelince tüm bedeni kaskatı oluveren, aaa başını koluma sürttü sarıldı patileriyle bana diye şaşkın şaşkın gülümseyen... Çocukken sokakta gördüğü her kediyi okşamak, evine götürmek isteyen; hasta veya yaralıysa iyileştirmek gerek diye dertlenen; bırak bitli pirelidir diye dokunması engellenen, evde hayvan olmaz eve zarar verir, dinimize uygun değil ya da alışır sonra bir şey olursa üzülürsün, olmaz sözlerini duyan çoğunluk... Kendin ilgileneceksen elbette iznini koparan veya evinde hep kedisi olmuş olan azınlık. Nicesinden biriyiz her birimiz. Eninde sonunda ise keşfediyoruz sevmenin ve serbest bırakmanın aynı şey olabileceğini. Kedini de, hayatındaki herkesi ve hatta kendini de. Hayatın kendisini de.
Figen Özal